Varoluşçu Psikoterapi, kişinin yaşamının yazarı olduğunu vurgulayan ve varoluşun getirisi olan bazı durumları odağına alan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre insan bir nesne gibi ele alınamaz. Çünkü insan bir oluştur. Yani kendini bilen, kendini seçimleriyle her an yaratan ve daima kendini aşma potansiyeline
sahiptir. Bir masa asla kendi istek ve kararıyla sandalye haline gelemese de yetişkin bir insan kaç yaşında olursa olsun içinde bulunduğu koşullarda kendisini ve yaşamının yönünü değiştirebilir. Varoluşçu yaklaşımın insanı anlama çabasında kazandırdığı pek çok kavram ve fikir olmuştur. Varoluşçu düşünür ve kuramcıların önemle üzerinde durduğu varoluşun dört temel getirisi ölüm, özgürlük, yalıtım ve anlamsızlık meseleleridir. Bu meselelerin insanın psikolojik durumuyla yakından ilgili olduğu ve kaygı yarattığından psikoterapi çalışmalarında önemli bir yere sahip oldukları düşünülmektedir. Varoluşçu psikoterapiyi kavramsallaştıran Yalom, varoluşçu psikoterapinin dinamik bir kuram olduğunu söylemiştir. Ancak burada psikodinamik kuramdan farklı olarak temel dürtüler ve toplumun beklentileri arasında bir denge kurmaya dönük yaşanan kaygı değil varoluşun getirileriyle karşılaşan insanın yaşadığı kaçınılmaz kaygı ile ilgili olduğunu belirtmiştir. Eğer varoluşumuzun getirileriyle yüzleşemezsek kendine yabancılaşmış bir hayatın içinde sıkışıp kalırız. Varoluşçu psikoterapi kişileri yaşamları üzerinde farkındalık sahibi olmaya ve hayatlarının sorumluluğunu almaya davet eder. Böylelikle daha otantik bir yaşama sahip olunabilir. Otantik varoluş demek daha aslına uygun, daha aktif ve daha canlı bir varoluş hali anlamına gelmektedir.
Varoluşçu terapide fenomenolojik yöntem esas alınır. Bu yöntemde yaşanan her şey eşit önemdedir ve bütün ön kabuller, yargılar, paranteze alınarak en baştan incelenir. Böylelikle olgulara ve deneyimlere çok boyutlu ve derinlemesine bakmak mümkün olur. Terapist soruları ve yorumlarıyla danışanın deneyimini olabildiğince keşfetmesine yardımcı olur. Terapi sürecinde amaç kişinin kendisi, ilişkileri ve hayatı hakkındaki katı fikirlerinin sorgulanması, kişinin yaşamındaki seçim özgürlüğünün farkına varması ve hayatındaki imkanları yeniden kavrayarak özgürleşmesidir. Kişi bu süreçte onun için nelerin anlamlı olduğunu keşfeder.
Kişilerin terapiye genellikle hayatlarında sıkıştıkları, mutsuzluk ve kaygı ile mücadele ettikleri, karar almakta zorlandıkları dönemlerde başvurmaktadırlar. Varoluşçu terapide kaygılar, ilişkiler, seçimler, anlam ve amaç gibi meseleler önemsenir. Kişiler içinde bulundukları durumu daha iyi kavradıkça kendileri için uygun gelen adımları da atabilme cesaretini bulacaklardır.
Eğer aşağıdaki durumlar sizi yansıtıyorsa varoluşçu psikoterapi sizin için uygundur:
İlişkilerde kendiliğimizi yok etmeden var olmak mümkün mü? Kendi gerçekliğimizi keşfetmeden ilişkilerimiz gerçek ve samimi olabilir mi? Varoluşsal yalnızlık ile yüzleşmek bu yolda bizi kendimize yakınlaştırabilir.
Yetişkinlikte eski arkadaşlıkları sürdürmek ve yeni arkadaşlıklar kurmak önceki dönemlere göre çok daha zorlayıcı. Nasıl yakın arkadaşlık kurabiliriz? Eski arkadaşlarımızla kopmamak mümkün mü?
Arkadaşlığın pek çok psikolojik işlevi vardır. Sosyal canlılar olan insanların en önemli ilişki biçimlerinden biri olan arkadaşlığa gelin beraber bakalım.