İnsan olmak demek, diğer insanlarla birlikte var olmak anlamına gelir. İnsan yavrusu doğduğu andan itibaren ötekine yönelir, ona muhtaçtır. Sadece fiziki ihtiyaçlar için değil duygusal ve psikolojik olarak da bir ötekine ihtiyaç duyar. Ötekinin varlığında ve aynasında kendini tanır. Bu öteki bebeklikte annedir. Daha sonraları diğer insanların varlığını da tanır. Fakat ötekine ihtiyaç ve birliktelik arayışı ömür boyu sürer. Bu birliktelik arayışı bazen öyle güçlüdür ki, kişi kendini kaybetme pahasına bir ilişki içinde var olmaya çalışır. Varoluşçu yaklaşım, bu çabayı insanın temel yalnızlığıyla baş etme yollarından biri olarak görür. Irvin D. Yalom, bu yalnızlığı “varoluşsal yalnızlık” olarak adlandırır ve onun insan yaşamındaki kaçınılmazlığına şu sözlerle dikkat çeker: “Ne kadar yakınlaşırsak yakınlaşalım, aramızda daima aşılamayacak bir boşluk kalır.”
Bu boşlukla başa çıkmanın yolları çeşitlidir. Bazen kişi, tatmin edici olmayan bir ilişkiye tutunur; çünkü yalnız kalmak, mutsuz olmaktan daha korkutucudur. Bazen de kişi, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyarak ilişkiyi sürdürmeye çalışır. Ama bu ‘fedakârlık’, kendi varlığını silikleştiren bir savunmaya dönüşebilir. Yalom’a göre bu tür stratejiler, varoluşsal yalnızlığı bastırma çabasının dışa vurumlarıdır ve özünde kişinin kendisiyle otantik bir temas kuramamasından kaynaklanır.
Maslow bu meseleyi başka bir açıdan değerlendirir: Büyüme/gelişme güdümlü birey ile eksiklik/yetersizlik güdümlü birey arasındaki farka dikkat çeker. Maslow’a göre büyüme güdümlü birey, başkalarıyla kurduğu ilişkilerde onların onayına ya da övgüsüne muhtaç değildir. Diğer yandan eksiklik güdümlü birey, ilişkiyi bir “kullanım alanı” olarak görür. Yalom, bu tarz ilişkilerin hayvanlarla ya da hizmet sağlayıcılarla kurulan işlevsel ilişkilerden farksız olduğunu öne sürer: “Sevgiyi başka bir şeye dönüştürürüz; sığırlarla, atlarla, koyunlarla olduğu kadar, garsonlarla, taksi şoförleriyle ya da doktorlarla da kurduğumuz ilişkiler gibi.” Bu yaklaşımda temas vardır ama karşılıklı varoluşsal tanınma yoktur.
Öyleyse, gerçek samimi (otantik) bir ilişki nasıl mümkün olur?
Yalom’a göre “gerçek bir şefkat ilişkisi, geçmişin ya da geleceğin gölgelerinden değil, kişinin kendisinden doğar.” Bu ilişki beklentilerden, çocukluk yaralarından değil; şu anda ve burada olan iki insanın birbirini gerçekliğiyle karşılamasından doğar. Bu karşılaşma, aynı zamanda kişinin kendiyle otantik bir ilişki kurmasını da gerektirir. Kendi duygularını bastıran, “şöyle olmalı”larla hareket eden, kendi yargılarına güvenemeyen bir kişi, başkalarıyla da sahici bir bağ kurmakta zorlanır. İnsanın kendi iç dünyasından kopması, ilişkisel yalnızlığın zeminini oluşturur.
Bazı bireyler, bu yalnızlıkla yüzleşmek yerine aşırı cinselliğe, kurtarıcılara (liderler, manevi figürler vb.) ya da sürekli bir ilişki arayışına sığınabilir. Ancak bu savunmaların hiçbiri, temel yalnızlığın gerçekliğini ortadan kaldırmaz. Yalom, bu kaçışları şu şekilde açıklar:
Otantik ilişkiler bu savunmaların ötesine geçer. Karşılıklı tanınma ve açıklık üzerine kurulur. Varoluşçu terapistler, bu tür bir bağın gelişebilmesi için bireyin önce kendi içsel bütünlüğünü inşa etmesi gerektiğini savunur. Kendini kaybetmeden ilişki kurmak, ancak kişi kendi yalnızlığıyla barışabildiğinde mümkündür. Bu barış, başkalarıyla kurulan ilişkileri bir ihtiyaçtan değil, bir tercihten doğurur. Belki de en önemlisi: bu tür bir ilişki, yalnızlığın yokluğu değil, paylaşılmasıdır.
Yazan: Edanur Atalay
Düzenleyen: Kardelen Sayan Aslan
Randevu ve Bilgi Alın
Eğer Ankara Çankaya’da yüz yüze veya online (çevrimiçi) olarak psikoterapi hizmeti almak istiyorsanız, iletişime geçebilirsiniz.
İlişkilerde kendiliğimizi yok etmeden var olmak mümkün mü? Kendi gerçekliğimizi keşfetmeden ilişkilerimiz gerçek ve samimi olabilir mi? Varoluşsal yalnızlık ile yüzleşmek bu yolda bizi kendimize yakınlaştırabilir.
Yetişkinlikte eski arkadaşlıkları sürdürmek ve yeni arkadaşlıklar kurmak önceki dönemlere göre çok daha zorlayıcı. Nasıl yakın arkadaşlık kurabiliriz? Eski arkadaşlarımızla kopmamak mümkün mü?
Arkadaşlığın pek çok psikolojik işlevi vardır. Sosyal canlılar olan insanların en önemli ilişki biçimlerinden biri olan arkadaşlığa gelin beraber bakalım.